ANNE KARNININ SABIRSIZLARI: PREMATÜRE 

Erken doğum hem bebekler hem de anneleri için zorlu ve yorucu bir sürecin başlangıcıdır. Bu sürecin sağlıklı ve güvenli bir şekilde ilerlemesi bebeğin hayatı ve gelişimi için olmazsa olmazdır. Bu zorlu süreci Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Gülnihal Sarman ile konuştuk.

Bebekler niçin erken doğar?

Tek hamileliklerde hamilelik 40 hafta üzerinden hesaplanır. Eğer 37 haftadan önce doğum yapılırsa bu erken doğum sayılır. Fakat çoğul hamileliklerde özellikle ikiz, üçüz veya dördüzlerde belirlenmiş kesin bir hamilelik süresi yoktur. Bebek sayısı arttıkça hamile bir kadının 40 haftayı tamamlaması imkansızlaşır. Hamileliğin 24. ve 34. haftaları arasında normal dışı belirtiler görülüyorsa, bebeği erken doğurma riski ile karşı karşıya olunabilir. Su torbası patlamadığı sürece doktorlar doğumu engellemek için birtakım önlemler alabilir. İlaç ve serum vererek, yakından takip ederek erken doğum ertelenebilir.

Erken doğumun sebepleri nelerdir?

Bebekler şu durumlarda erken doğabilir:

  • Birden fazla bebek taşıma: İkiz, üçüz veya daha fazla hamileliklerin çoğu erken doğumla sonuçlanır.
  • Hamilelik zehirlenmesi (Preeklampsi):

Bütün erken doğumların yüzde 15’inin nedenidir. Belirtiler hızlı gelişirse tehlikelidir. Daha ilerlerse annede şuur kaybı, durdurulamayan kanama ve havale gibi durumlar ortaya çıkabilir. Hızlı ilerleyen hamilelik zehirlenmesini durdurmanın tek yolu bebeği doğurtmaktır. Bu da bebeğin erken alınmasına neden olur.

  • Su torbasının erken patlaması: Bu durumda erken doğum ve enfeksiyon riski fazladır. Rahimde kalan sıvı miktarı ve bebeğin durumuna göre kararlar alınmalıdır. Doğumu geciktirmek ve bebeğin ciğerlerini olgunlaştırmak için ilaçlar uygulanmalıdır. Enfeksiyon belirtisi başlarsa bebek doğurtulur.
  • Kanama başlaması: Plasenta ya da “son”un rahim ağzının üzerine yerleşmesi sonucu kanama başlayabilir. Bazen de plasenta iyi yerleşmesine rağmen aniden rahimden ayrılır ve kanama başlar.
  • Önceki gebeliklerde düşüklerin veya erken doğumların olması
  • Bebeğin anne karnında büyüyememesi: Plasentada kan dolaşımı yetersizse, bebek rahimde yeteri kadar büyüyemez.
  • Annenin sigara ve alkol kullanması: Son yıllarda doğurgan yaştaki kadınların daha fazla sigara içtikleri görülüyor. Sigaradaki nikotin plasenta “son” damarlarını büzer, bebeğe kan gitmesini önler ve büyümesini engeller. Hamile olan kadının kesinlikle sigara ve alkol içmemesi gerekir.
  • Stresli olaylar yaşanması: Ciddi bir düşme, trafik kazası, yangın gibi… Yaşanılan günlük streslerin erken doğumu gerçekleştirdiğine dair bir kanıt yoktur.
  • Annenin önceden gelen hastalıkları: Kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, insülin kullanılması gereken şeker hastalığı gibi.
  • Bilinmeyen sebepler: Erken doğumların üçte birinde neden bilinemez.

Belirtiler çok silik, hatta hiç olmayabilir.

Erken doğumu engellemek mümkün mü?

Erken doğum riski önceden öngörülüyorsa doktorlar yatak istirahati önerebilir. Özellikle çoğul hamilelik söz konusu ise erken doğurma olasılığı yüksektir. Erken doğum riskini azaltmak için şunlar önerilir:

  1. Çalışma saatleri azaltılmalı veya yoğun iş temposu düşürülmeli
  2. Merdiven çıkılmamalı, alışveriş torbası taşınmamalı ve ev işlerini azaltılmalı
  3. Ağır işlerden kaçınılmalı (tarla veya bahçede çalışmak, çim biçmek gibi.).
  4. Günde iki üç defa ikişer saatlik dinlenme aralıkları yaratılmalı.

Yoğun bakım sürecinde neler yaşanır?

Bebekler yoğun bakıma değişik nedenlerle yatarlar. En sık neden erken doğmak gibi görünse de, beslenememe, cerrahi nedenler, solunum duraklamaları gibi nedenlerle de bebekler yoğun bakıma girebilirler. Yeni Doğan Bakım üniteleri çok erken doğan, çok küçük veya zamanında doğmuş ama hasta bebeklere bakmak konusunda uzman birimlerdir. Burada bebekler anne rahmine benzer bir ortam olan kuvözlere bırakılırlar. Kuvöz içi, bebek için ideal ısıda ısıtılır. Bebek dış ortamdan ayrı tutularak özel filtrelerden geçirilmiş havayla steril bir ortamda, gereksinim duyacağı miktarda oksijen takviyesiyle büyümeye bırakılır. Gerektiğinde kuvöz üzeri de kapatılarak karanlık bir ortam sağlanır.

Bebeğinizi ne zaman eve götürebilirsiniz?

*1800-2000 gram ağırlığına ulaştı mı?

Artık çok katı uyguladığımız bir kural olmasa da, evde rahat bakılma açısından iyi bir ölçüttür. Her yönden çok iyi gelişmiş ve hastanede kalmasına gerek kalmayan bebekler bu kilodan daha azken de eve gidebilirler. Bazen de 2000 gramı aşan bebekler başka sorunları nedeniyle ünitede kalmaya devam edebilirler.

*Solunumu düzenli mi?

En az 3-4 gün boyunca solunum durakları yaşamamış olmalıdır. 30-34 haftalık bebekler 35-36. Haftalarda bu olgunluğa erişirken, çok erken doğan bebekleri 40-44. Haftalarına kadar beklemek gerekebilir.

*Tüm beslenmelerini meme emerek ya da biberonla yapabiliyor ve günde en az 15 gram civarında alabiliyor mu?

Aranma, emme ve yutma işini, bir yandan da düzenli soluk alarak yapıyorsa; bebek iyi besleniyor denir. Bebekler ünitede genellikle günde 7-8 kez beslenirler. Bu düzenin evde de devam etmesini beklenir.

*Kuvöze gerek olmadan açık beşikte ısınabiliyor mu?

Kuvöz dışında ısısını koruyabilen ve kilo alan bir bebek artık evde de rahatlıkla bakılabilir duruma gelmiştir.

Prematüre bebekleri bekleyen riskler nelerdir?

Erken doğan bebekler, doğum haftaları ve anne karnındaki gelişimlerine göre farklı risklerle karşı karşıya kalırlar. Özellikle doğuma kadar hangi organ yeterince gelişmediyse o organda sıkıntı görülebiliyor. Bununla birlikte solunum problemleri, kalp problemleri, böbrek ve bağırsak sorunları, beyin kanaması ihtimali, erken dönemde en sık karşılaşılan sağlık sorunları arasında yer alır. İleriki dönemde ise işitme-görme problemleri, nörolojik sorunlar ve kas-iskelet sistemiyle ilgili olası problemler de görülebilir.

Bebekleri erken doğan annelere “Prematüre anne” diyebilir miyiz?

Bebekleri erken doğan anneler de doğum anına hazırlıksız yakalandıkları için prematüre anne olarak kabul ediliyorlar. Üstelik doğumun hemen sonrasında bebeklerini yanlarına alamayıp emziremedikleri için daha depresif ve endişe içerisinde oluyorlar. Bu stres ve endişe ile sütleri azalan annelerin sayısı hiç de az değil. Bu nedenle prematüre anneler, psikolojik olarak daha çok desteğe ihtiyaç duyuyorlar.